Yenilmedim Sana New York (5. Bölüm)

Başlarda otobüs ile yaptığımız turda Newark Havalimanı’nın yanından birkaç sefer geçmiştim. Burası diğer birçok havalimanına göre daha eski geldi bana. Biz valizlerimizi alıp Manhattan daki otelimize kendimizi Uberledik. Bizdeki taksi sistemi buna pek imkan vermediği için Uberi ben daha önce hiç kullanma fırsatı bulamamıştım ama ABD’de Uber çok kullanılan bir uygulama. Havalımanından otele taksi ile gidişimize göre yarı yarıya indirimli gittik. Ülkemizde birçok yerde taksi ile Uberle problem oldugunu söyledigimde sürücü arkadaş New York’da da benzer durumun olduğunu söyledi.

Manhattandaki otele ben rezervasyonu Mayıs ayı gibi yapmıştım ve booking.com’dan onay mailini aldıktan son güne gelene kadar çok fazla açıp bakmadım. Miami’deki son geceye kadar da tekrar kontrol etmemiştim. Son akşam internetten aradığımda bu isimde bir otel bulamadım. İşin aslı otele vardığımızda belli oldu. Haziran ayında bizim One Hotel UN’i Hilton alip Hilton One Millenium otel yapmış. Dolayısı ile bir anda kendimizi Hilton’da bulduk. Otel girişinde bomba köpeği valizlerimizi kokladıktan sonra resepsiyona geçtik. Otel Birleşmiş Milletlerin tam karşısında olduğu için böyle bir güvenlik uygulaması var. Neyse ben eski bir Hilton Diamond üyesi olduğum için resepsiyondaki görevli odamızı yükseltti ve bize ikramlarla beraber 30.katta New York manzaralı bir oda verdi.

Yenilmedim sana New York

Valla benim dünya üzerinde görmek istediğim 2 şehirden biriydi New York ve şükür dünya gözü ile görmek nasip oldu. 3 ay hiç sıkılmadan gezip, sokak sokak dolaşılacak bir yer burası. Filmlerden o kadar içimize işlemiş ki 2 blok ötesi, Madison ile 42 nin köşesi cümlelerinin içindeki figüran oluyorsun bir anda. Otele yerleştikten sonra hemencecik Orlando ve Miami’den bulamadığımız apple ürünlerini temin etmek üzere Grand Central Terminaldeki apple store a yürüyoruz ama ne burada ne de New Yorkdaki herhangi bir apple store da aradığımız ürünü bulamıyoruz ama deli gibi dolaşıyoruz Manhattan sokaklarında. New York gören bir çok arkadaşımın tavsiyesi üzerine akşam yemeği için kendimizi Shake Shack’ e atıyoruz. Her şey süper valla ama Manhattan’da hamburger yiyecekseniz Gotham Burger’ide değerlendirin derim. Yakındaki bir marketten gece için bebe sütü ve baba sütünü alıp saat 12 olmadan otelimize doğru yol aldık. Bütün tatil boyunca benim en büyük keyfimdi zaten gece yatmadan biraz kuruyemiş ve bira. Manhattan’da kaldığımız için New York’daki 3 günümüzde de sokaklarda deli gibi yürüdük, hatta ilk gün sonunda yürüdüğümüz yol 20km’nin üzerindeydi. Kızların hakkını vermek lazım gün sonunda özellikle küçük benden daha dinçti. Zaten onun metabolizma nasıl çalışıyorsa sabah yediği muzu gün içinde nasıl bu kadar enerjiye dönüştürüyor şaşırıyorum. Gece deliksiz bir uykudan sonra sabah erkenden kalkıp kahvaltı etmek üzere soluğu Pret’de alıyoruz. Selen ile benim Londra günlerimizden kalma bir alışkanlıktır Pret. Yıllar boyunca böyle bir zincir açmak istedim aslında Türkiye’de. Sabahın köründe kalkıp kahvaltıda yumurtalı sandviç ve reçelli kruvasanla çay içerdik. New York’da da benzer bir davranış sergileyerek uzun günümüze iyi bir kahvaltı ile sağlam bir başlangıç yaptık. Programda Central Park ve müzeler var. Kahvaltıdan sonra kısa bir yürüyüşten sonra faytonların olduğu kısımdan Central Park’daki yürüyüşümüze başladık. Burada bir parantez açıp şahsi bir fikrimi paylaşmak istiyorum. Bizde belediyelerimiz şehirlerin içlerine ufak tefek parklar yapıyor. Bu parklar nefes almak için gerçekten güzel ama Central Park isminde yazdığı gibi bir park değil aslında. Burası Manhattan’ ın akciğeri ve kalbi. Bizimde böyle parklara ihtiyacımız var şehirlerimizde. İnsanların öğle tatillerinde gidebildiği hemen yanı başlarında olan devasa parklar yapmamız lazım. Kendine has enerjisi ve mutluluğu olan parklar. Parantezi kapatıp devam ediyorum. Parkın içinden elmalarımızı yiye yiye, ufaklı büyüklü göllerin etrafından geçerek ilk durağımız olan Metropolitan Sanat Müzesine geliyoruz.   Cahilliğimizden kişi başı giriş büyükler 25 dolar küçükler ücretsiz diye okuyup gişedeki memurun yanına gittik. Görevli kadın “ne kadar ödeyeceksiniz diye ” sordu bende “2 öğrenci 2 tam” dedim. Fakat kadın aynı soruyu tekrar sordu. Ben de ne bileyim siz bileceksiniz dedim. Kadın “yukarıdaki ücretler önerilen ücretlerdir siz ne kadar vereceksiniz” deyince bende jeton düştü. Az bir bağış yapmak sureti ile girişimizi sağladık.Bizim tarihimiz ile ilgili en az bizim kadar tarihi eserin olduğu dünyanın en zengin müzelerinden birisi burası. Selçuklu koleksiyonunu bulmak için bile 2 saat uğraştık. Keyifle gezdiğimiz müze sonunda kapıda gösteri yapan gençleri izleyip biraz dinlenerek yürüyüşümüze Amerikan Doğa Tarihi Müzesini ziyaret etmek için devam ediyoruz. Burası Müzede 1 gece filminin dünyada popülerliğini arttırdığı bir müze. Biz Washington’ da da benzer bir müze gezdiğimiz için burada fazla dolanmadan Central Park gezimize devam ediyoruz.

Bu arada 5. caddedeki Apple Store’ da da ABD’ye gelen her fani gibi bütçemizi sonuna kadar  zorlayarak ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz. Apple Store ile ilgili ufak bir bilgi ürünü aldıktan sonra nasıl kullanıldığını size öğretmek için özel ders veriyorlar. Irmak’a aldığımız apple watch içinde  yaklaşık 1 saat boyunca saatin nasıl kullanıldığı ile ilgili eğitimi verdi görevli kız. 

Öğle yemeğimizi Doğa Tarihi Müzesinin arkasında yedikten sonra Central Park’ın çimlerine kendimizi bırakıyoruz. Çok enteresan parkın her tarafında kuralları gösteren tabelalar mevcut. Mesela her yer köpek olmasına rağmen parkın aşağıda bizim oturduğumuz bölümüne hayvan ile girmek yasak. Bu arada arkada koca koca bebeler frizbe ile 5 er den maç yapıyordu. Diğer bir tarafta da kızlar kendi aralarında maç yapıyorlardı. İşin özü kimsenin kimseye karışmadığı, kimsenin kimsenin hakkını yemediği hatta en ufak bir teşebbüste bile bulunmadığı, yeşil, mutlu, yüksek enerjisi olan, sincaplı kocaman bir park burası.

Bütün gün Central Park’da dolandıktan sonra akşam üzerine doğru tekrar Times Meydanına gidiyoruz. Enterasan bir yer burası gece eğlencesi de en az gündüz kadar var. Bir tarftan spiderman, süperman, hulk bir taraftan batman,robin, kaptan amerika çıkıyor devamlı yolunuza. Biz meydanda dolanırken sağlam bir yağmur vardı o nedenle bu gençler saçağın altında bekliyorlardı. Kahraman falan ama yağmurda çeker diye korkuyorlardı sanırım.👉🏻🤡👈🏻 Biz fotoğraflarımızı bu nedenle biraz daha rahatça çektirip her çocuğun rüyası MM çikolatasının mağazasına girdik. Rengarenk bonibonları kilo bazında çok yüksek fiyatlara bizlere de vermekten çekinmediler. Bana sorarsanız 3 katlı mağazadan alınacak tek şey çikolatalı dudak kremi. Hani çikolata sevmeyen ben için mağazadan aldığım tek mantıklı ürün oydu. Times meydanından bahsetmeden geçmeyim. Dünyada popüler ne varsa burada mağazası var. Fiyatları ucuz değil. Yani ülkemize göre ayakkabı, kıyafet vb ürünlerin fiyatları ucuz gelebilir ama eğer alışveriş yapma gibi bir niyetiniz varsa, yakında New York Company mağazası var. Yürüme mesafesinde giderek saat, takı gibi ihtiyaçlarınızı giderebilirsiniz. Eğer bu sizi kesmez ise Brooklyn Köprüsünün ayağında Tjmax var. Gidip oradan çok daha fazla şeyi çok daha ucuza alabilirsiniz. Ev aksesuarları çok ucuz bize göre. Hem köprü güzel hem de mağaza ucuz. Etrafında bir sürü market ve sushi yiyebileceğiniz yer var. Bu uyarım bayanlara Tj Max’a kendinizi kaybetmeyin. Tommy-Guess-M.Kors cüzdanları, çantaları 15-20 dolara görünce markaya olan ilginiz bile azalabilir. Bende olmuştu sabah New York’da 20 dolara gördüğüm bir cüzdanın benzerini akşam Amsterdam’ da 500 dolara görünce noluyo lan demiştim. Tjmax daki mesaimizi sabah tekrar girmek üzere gece saat 10 gibi bitiriyor ve alışveriş sonrası otelimize dönüyoruz.

Tatilimizin son günü sabah erken kalkıp otelden çıkışımızı yaptıktan sonra kahvaltımızı etmeye gidiyoruz, sonra akşamdan almadığımıza pişman olduğumuz eksikleri almak için tekrar sokaklara vuruyoruz kendimizi. Saat 13 gibi tekrar otelimize dönüp kendimizi 17:30 daki uçağımız için JFK havalimanına doğru Uberliyoruz. Hemen varmadık öyle New York trafiğinde biraz yan yol biraz şerit değiştirme ile yaklaşık 1,30 saatte vardık havalimanına. Ben bu 2 uber tecrübemde de çok memnun kaldım araç ve hizmetten. Havalimanında valizlerimizi teslim edip güvenlikleri geçtikten sonra kocaman bir alışveriş cennetinde bulduk kendimizi. Yaklaşık 2 saatlik etrafta gezinip elimizdeki bozuklukları abur cubura harcadıktan sonra KLM New York-Amsterdam uçuşumuzu yapmak üzere uçağımıza bindik. İlk uçuşta kızlar beraber ben tek oturmuştum ama bu sefer 4 lü koltukta hepimizi beraber aldım iyide yapmışım. Yaklaşık 6 saatlik süper bir uçuştan sonra Amsterdam’a indik. Süper bir uçuş dedim çünkü ben ilk defa KLM ile uçma şansı yakaladım. Gerek hizmet gerekse uçak kalitesi açısından güvenle tercih edebileceğiniz bir havayolu tecrübesiydi benim için. Her şeyden önce çalışanlar çok samimi. Siz söylemeden rahatınız için bir takım şeyler yapıyorlar. Uçuş ekibinin ortak fikri benim çok şanslı biri olduğum ve ilerleyen zamanda kızlar ile çok işim olduğu yönündeydi. İstanbul-New York uçuşları belki süre olarak daha kısa olabilir ama bizim gibi çocuklu aileler için yolda mola vererek  gitmek sanki biraz daha iyi oldu. Bir dahaki uçuşlarda da uzun süreli bekleme süreleri ayarlayıp şehirde kısa tur atmak istiyorum. Bakalım daha uzun süreli molalar vererek gitmek bizi daha çok mu, daha az mı yoracak. Amsterdam’dan transit olarak gerçekleştirilen uçuşlarda Paris’de olduğu gibi transit vize almanıza gerek yok. Amsterdam Havaalanın’da Havana’dan 100 dolara almadığım puroları 450 Euro’ya gördüm. Tecrübe ile sabittir puro kullanıyorsanız Havana’dan kooperatiften alın. Amsterdam’ da 2-3 saatlik bir bekleme sonrasında. Atlas Jet’in tarifeli uçuşu ile yaklaşık 16 gibi İstanbul’ a vardık. Ben yaklaşık 3 saatlik uçuşumuzun neredeyse tamamında tatilin verdiği yorgunluk ile uyumuşum. İstanbul’a inişe geçerken uyandım.

Yorulmadık değil

New York – İstanbul uçuşlarını; Delta-AirFrance-KLM ve Atlas Jet ortak uçuş olarak gerçekleştiriyorlar. Uçuşu Delta olarak alabilirsiniz ama KLM ile uçabilirsiniz. İstanbul’da da valizlerimizi sağ salim aldıktan sonra 22:00 deki uçuşumuzu gerçekleştirmek için THY iç hatlar CIP salonuna gittik. Oradaki görevli arkadaşlara bir parantez açmam gerek.Gerçekten çok yardımcı ve iyi çalışanlardı. Bizim uçuşumuzu 18:00 uçağına almak sureti ile yaklaşık 4 saatlik bir yardımları oldu bize.

Bir yazının daha sonuna geldik. Ankara’dan 18/08/2017 akşam uçağı ile başlayan tatilimiz İstanbul-NewYork-Philedephia-Washington-Niagara-Boston-Orlando-Tampa-Cozumel-Havana-Miami’den ve binlerce kilometrelik yolculuklardan sonra 09/09/2017 tarihinde akşam tekrar başladığımız yerde Ankara’da sona erdi. Bizlere yıllarca unutmayacağımız bir tatil oldu 2017 yazı . Umarım yazdıklarım sizlerin yapacağı tatillere ufak da olsa katkılar yapabilir.

Serkan

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir